Srebrenitsa'da katledilen genç 30 yıl sonra toprağa veriliyor

Srebrenitsa'da öldürülen 8 binden fazla soykırım kurbanından sadece birisi olan Avdic'in 2010'da toplu mezardan çıkartılan kemik kalıntıları bugün Potoçari Anıt Mezarlığı'nda yapılacak toplu cenaze töreninde defnedilmeye hazırlanırken, acılı baba Husejin Avdic, soykırım günlerinde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Bosna Hersek'te 1992-1995'te yaşanan savaşta Srebrenitsa yakınlarındaki Bratunac'ta yaşadığını belirten Avdic, "Eşimle 4 çocuğumuz vardı. Jusuf, Senajid, Zejad ve Almedina. Hırvatistan'da çalışıyordum. Savaşın ilk başladığı günlerde ailemin yanına geldim. Saldırı söylemleri vardı ama o zamanlar soykırım yapılabileceği aklımın ucundan geçmezdi." dedi.

Avdic, büyük oğlu Jusuf'la Hırvatistan'a gittiğini, eşi Alma'nın tüm ısrarlarına rağmen 3 çocukla evlerinde kalmak istediğini söyledi.

"Bugün, 11 Temmuz çok zor bir gün olacak"

Srebrenitsa'da soykırımın yapıldığı 1995'te oğulları Senajid ve Zejad'ın orman yolundan gitmeye karar verdiğini aktaran Avdic, "Bir yere kadar beraber gidebilmişler. Ayrıldıkları yerde oğlum Senajid'in kemikleri bulundu. Kemiklerinin bulunduğunu ilk kızım Almedina'ya söylediler. Kızım yıllarca daha fazla kemik bulunur umuduyla bize bir şey söylemedi." diye konuştu.

Avdic, oğlunun kemik kalıntılarının bulunduğunu daha geçen yıl öğrendiğini belirterek "Ailemle 1998'de bir araya geldik. Senajid'in dönmemiş olması çok acıydı ama içimizde hep bir umut vardı. Bir yerlerde hayatta olduğuna inanmak istiyorduk. Bir gün bizi arayacak diye bekliyorduk." ifadelerini kullandı.

Senajid'in içine kapanık birisi olduğunu dile getiren Avdic, "Kemiklerinin bulunduğunu haber verdikleri gece oğlumu rüyamda gördüm. Evdeydi. Bir ayağı sakattı. 'Ne oldu?' diye sordum. 'Bir şeye çarptım galiba ama iyiyim baba.' dedi." sözlerine yer verdi.

Avdic, bu yılki cenaze töreninde oğulları Senajid'in kemik kalıntılarını toprağa vermeye karar verdiklerini ifade ederek, "Fatiha okuyabileceğimiz bir mezarı olsun istedik. Bugün, 11 Temmuz çok zor bir gün olacak. Savaştan sonraki tek dayanağım imanım oldu. Dua etmek iyi geliyor, acılarım biraz olsun diniyor." diye konuştu.

Acılı baba Avdic, oğlu Senajid için "Keşke bir ailesi olsaydı." diyerek sözlerini tamamladı.

Bugünkü cenaze töreninde 7 soykırım kurbanı toprağa verilecek

Potoçari Anıt Mezarlığı'nda bugün yapılacak anma töreninin ardından kimliği tespit edilen 7 soykırım kurbanı kılınacak cenaze namazıyla defnedilecek.

Defnedilecek 7 kurbandan en gençleri, öldürüldüklerinde 19 yaşında olan Senajid Avdic ve Hariz Mujic. Bu yıl defnedilecek tek kadın ve en yaşlı kurban olan Fata Bektic ise öldürüldüğünde 67 yaşındaydı.

Bugün toprağa verilecek 7 kişinin isimleri şöyle sıralandı:

"Senajid Avdic, Hariz Mujic, Fata Bektic, Hasib Omerovic, Sejdalija Alic, Rifet Gabeljic, Amir Mujcic."

Bu yılki törenin ardından anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772'ye yükselecek.

1000'den fazla soykırım kurbanına ulaşılamadı

Srebrenitsa'nın 11 Temmuz 1995'te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.

Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak'ı ormanlık bölgede, fabrikalarda ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar toplu mezarlara gömüldü.

Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Aradan 30 yıl geçmesine rağmen 1000'den fazla soykırım kurbanının cesedine henüz ulaşılamadı.​​​​​​​​​​​​​​

ABD Başkanı Trump, Kanada mallarına yüzde 35 tarife uygulanacağını duyurdu

Trump, Truth Social sosyal medya hesabından, Kanada'ya yönelik tarife mektubunu paylaştı.

Mektubun, ABD'ye misillemesine rağmen Kanada ile çalışmaya devam edeceklerinin bir göstergesi olduğunu kaydeden Trump, bu ülkeye fentanil krizi ile başa çıkmak için gümrük vergisi uyguladıklarını anımsattı.

Trump, Kanada'nın buna ABD ile çalışmak yerine misillemeyle karşılık verdiğini belirten Trump, "1 Ağustos'tan itibaren, Kanada'dan ABD'ye gönderilen Kanada ürünlerine, tüm sektörel tarifelerden ayrı olarak yüzde 35 gümrük vergisi uygulayacağız." ifadesini kullandı.

Trump, yüksek oranlardan kaçınmak için başka ülkeler üzerinden aktarılan malların daha yüksek tarifelere tabi olacağını vurguladı.

Kanada'dan şirketlerin ABD'de üretim yapmaları durumunda herhangi bir gümrük vergisi uygulanmayacağına işaret eden Trump, buna yönelik onay süreçlerini de hızlandıracaklarını belirtti.

Trump, "Herhangi bir nedenle gümrük vergilerinizi artırma kararı alırsanız, artırmayı seçtiğiniz oran ne olursa olsun, bizim uyguladığımız yüzde 35'lik tarifelere eklenecek." ifadesine yer verdi.

Fentanil akışının Kanada ile yaşadıkları tek zorluk olmadığının altını çizen Trump, bu ülkenin ABD'ye karşı sürdürülemez ticaret açıklarına neden olan birçok tarife ve tarife dışı politika ve ticaret engeline sahip olduğunu kaydetti.

Trump, şöyle devam etti:

"Ticaret açığı, ekonomimiz ve hatta ulusal güvenliğimiz için büyük bir tehdit. Kanada fentanil akışını durdurmak için benimle birlikte çalışırsa, belki bu mektupta bir ayarlama yapmayı düşünebiliriz. Bu tarifeler, ülkenizle olan ilişkilerimize bağlı olarak aşağı ya da yukarı yönlü olarak değiştirilebilir."

Brent petrolün varili 68,56 dolardan işlem görüyor

Dün 69,90 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı günü 68,29 dolar seviyesinde tamamladı.

Brent petrolün varil fiyatı, bugün saat 09.37 itibarıyla kapanışa göre yüzde 0,4 artarak 68,56 dolar oldu. Aynı saatte Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili 66,13 dolardan alıcı buldu.

Petrol fiyatları, ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük tarifelerine ilişkin açıklamaları yakından takip edilirken, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) para politikasında gevşeme yapabileceğine dair artan beklentiler ardından yukarı yönlü ivmelendi.

Trump, 1 Ağustos'tan itibaren Kanada ürünlerine, sektörel tarifelerden ayrı olarak yüzde 35 gümrük vergisi uygulanacağını bildirdi.

Yüksek oranlardan kaçınmak için başka ülkeler üzerinden aktarılan malların daha yüksek tarifelere tabi olacağını vurgulayan Trump, Kanada'dan gelecek herhangi bir misillemenin ilan edilen tarifeye ekleneceğini ifade etti.

Trump, Fed Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller para politikasının sıkı olduğunu ve bu ay politika faizinde indirim düşünebileceklerini ifade ederek, bu konuda azınlıkta olduğunu ve bu durumun siyasi bir konu olmadığını belirtti.

Düşük faiz oranlarının, ABD dolarının diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesine yol açarak petrol talebini artıracağı ve fiyatları yukarı yönlü etkileyeceği tahmin ediliyor.

Öte yandan, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Rusya'ya yönelik yeni yaptırım ihtimali fiyatlara destek sağlarken, gümrük tarifeleri konusundaki endişeler ve OPEC+'nın üretim artışı kazançları sınırladı.

Fiyatlar üzerinde baskı oluşturan bir unsur ise Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve müttefiklerinin (OPEC+) cumartesi günü aldığı, ağustosta günlük üretimi 548 bin varil artırma kararı oldu.

OPEC ayrıca perşembe yayımladığı 2025 Dünya Petrol Görünümü raporunda, Çin'deki talebin yavaşlaması nedeniyle 2026–2029 yılları için küresel petrol talebi tahminlerini düşürdü. Rapora göre, küresel talebin 2026'da günde ortalama 106,3 milyon varil olması bekleniyor, bu rakam geçen yılki tahminde 108 milyon varildi.

Brent petrolde teknik olarak 76,73 doların direnç, 62,84 doların destek olarak izlenebileceği ifade ediliyor.

ABD Başkanı Trump, Ukrayna'ya silahları NATO üzerinden göndereceklerini açıkladı

Trump, NBC News kanalına verdiği demeçte, Ukrayna'ya temin edilecek askeri desteğe ilişkin ABD, NATO ve Ukrayna arasındaki yeni anlaşmanın detaylarını paylaştı.

ABD'den gönderilecek askeri mühimmatın önce NATO'ya teslim edileceğini sonrasında NATO'nun bu silahları Ukrayna'ya vereceğini aktaran Trump, "Silahları NATO'ya gönderiyoruz ve NATO bu silahların parasını yüzde 100 oranında ödüyor. Silahlar aslında NATO'ya gitmiş oluyor. NATO da bu silahları Ukrayna'ya veriyor." ifadelerini kullandı.

Trump, söz konusu anlaşmanın geçen ay düzenlenen NATO Zirvesi'nde varıldığını vurguladı.

Aynı yöntemin Patriot hava savunma sistemleri için de geçerli olacağına işaret eden Trump, "Patriot sistemlerini NATO'ya göndereceğiz, ardından NATO bunları dağıtacak." dedi.

Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Trump, "Rusya'dan dolayı hayal kırıklığına uğradım ama gelecek birkaç haftada neler olacağını göreceğiz." ifadesini kullandı.

Trump ayrıca, 14 Temmuz Pazartesi günü Rusya hakkında önemli bir açıklama yapacağını belirtti.

ABD'nin ticaret ortağı olan çoğu ülkeye yüzde 15 ila 20 oranında genel gümrük vergileri getirmeyi planladığını aktaran Trump, uygulamaya giren tarifelerin oldukça olumlu karşılandığını vurguladı.

Mevcut genel gümrük vergileri yüzde 10 seviyesinde uygulanıyor.

Katil İsrail'den okula hava saldırısı: 6 ölü, çok sayıda yaralı

Gazze'deki Şifa Hastanesi'nden sağlık kaynakları, saldırının ardından hastaneye 6 cenazenin ulaştırıldığını ve aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda yaralının getirildiğini belirtti.

Görgü tanıkları, okulda binlerce yerinden edilmiş sivilin barındığını ve saldırının çok sayıda can kaybı ve yaralanmaya yol açtığını aktardı.

İsrail, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de sivilleri hedef alan, zorla yerinden etme, altyapıyı yok etme, aç bırakma ve öldürme gibi uygulamaları içeren bir savaş yürütüyor. Tel Aviv yönetimi, Uluslararası Adalet Divanı'nın saldırıların durdurulması yönündeki karar ve çağrılarını da görmezden gelmeye devam ediyor.

ABD'nin desteklediği bu süreçte, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 195 bin Filistinli hayatını kaybetti veya yaralandı. On binlerce kişi kayboldu, yüz binlercesi evsiz kaldı ve düzinelerce çocuğun ölümüne yol açan kıtlık yaşandı.

Filistinli aktivist Halil'den, Trump yönetimine 20 milyon dolarlık tazminat davası

New York merkezli Anayasal Haklar Merkezi kuruluşu konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, dava dilekçesinde Halil’in siyasi amaçlı tutuklanması ve gözaltına alınması sonucunda maruz kaldığı zararları ayrıntılarıyla anlattığı ve Trump yönetiminden 20 milyon dolar tazminat ile resmi özür talebinde bulunduğu belirtildi.

Halil'in "Bu, hesap verebilirliğe doğru atılan ilk adım. Benden çalınan 104 günü hiçbir şey geri getiremez. Travma, eşimden ayrılık, zorla kaçırdığım ilk çocuğumun doğumu." ifadesine yer verilen açıklamada, siyasi misilleme ve gücün kötüye kullanımı konusunda hesap sorulması gerektiği vurgulandı.

Açıklamada, bu davanın, Trump yönetiminin İsrail'in Gazze'deki soykırımını protesto eden, çoğu öğrenci ve vatandaş olmayan kişilere yönelik baskısı kapsamında hedef alınan biri tarafından açılan ilk tazminat davası olduğuna işaret edildi.

Halil'in tutuklanması

ABD'de Columbia Üniversitesi protestolarına öncülük eden aynı üniversitenin yüksek lisans öğrencisi Filistinli aktivist Mahmud Halil, 3 Mart'ta eşiyle evine girerken gözaltına alınmıştı.

Avukatı Amy Greer, Halil'in, "yeşil kart sahibi, daimi ikametgah statüsünde" olarak ABD'de bulunmasına ve eşi ABD'li olmasına rağmen ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi yetkililerince tutuklandığını ve yeşil kartının iptal edildiğini belirtmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, sosyal medya platformu X'teki hesabından paylaştığı mesajda, "Amerika'daki Hamas destekçilerinin vizelerini veya yeşil kartlarını iptal edeceğiz, böylece sınır dışı edilebilecekler." ifadesini kullanmıştı.

Avukatlarının mahkemeye başvurması üzerine Halil'in sınır dışı edilmesine geçici engel kararı konulmuş, 20 Haziran'da da Halil'in hakkındaki iddiaların tutukluluğu haklı kılacak düzeyde olmadığı gerekçesiyle kefaletle serbest bırakılmasına hükmedilmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Batı Şeria'da İsraillilerin Hristiyanlara saldırısını kınadı

Bruce, günlük basın toplantısında, basın mensuplarının Orta Doğu'daki gelişmelerle ilgili sorularını cevaplandırdı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Batı Şeria'da herhangi bir tarafın bu tür karışıklık ve suç teşkil eden şiddetini kınıyor ve Hristiyan siviller de dahil, tüm sivillerin güvenliğini sağlamak için atılan adımları destekliyoruz." dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun "Hristiyanları korumanın bir öncelik olduğunu" kabul ettiğini ifade eden Bruce, Başkan Donald Trump’ın da "Hristiyan karşıtı ön yargıya" yönelik imzaladığı başkanlık kararnamesini hatırlattı.

Bruce, konuya ilişkin şunları kaydetti:

"Elbette belirtmek istediğim şey, bu süreçte sivillerin, masum insanların zarar görmesinden duyduğumuz üzüntü. Ayrıca, Hristiyanlar bir yana, herhangi birinin hedef alındığını duyduğumuzda endişeleniyoruz."

ABD Güney Kafkasya'da barış ve istikrar çabalarını destekliyor

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bruce, Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasının imzalanmasına yönelik çabaları "desteklediklerini" belirtti.

"ABD, Güney Kafkasya'da barış ve istikrarı teşvik etme çabalarını destekliyor." ifadelerini kullanan Bruce, bu konuyla ilgili basında çıkan haberleri de takip ettiklerini söyledi.

Bruce, Trump yönetimi ve Dışişleri Bakanı Rubio'nun kabine toplantısındaki açıklamalarının da bu konudaki yaklaşımlarını açıkça ortaya koyduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Bu, (ABD hükümeti) barış için çalışan bir yönetim ve bu konuda ne gerekiyorsa yapacak." dedi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, bugün Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkenti Abu Dabi'de bir görüşme yapmış, iki liderin, devam eden barış sürecinin ana başlıklarını ele aldığı bildirilmişti.

Afrika'nın en zengin 4 ismi kıta nüfusunun yarısının servetinden fazlasına sahip

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam tarafından yayımlanan "Afrika'daki gelir adaletsizliği ve süper zenginlerin yükselişi" başlıklı rapor, kıtada gelir adaletsizliğinin hiç olmadığı şekilde derinleştiğini gözler önüne serdi.

Raporda, kıta nüfusunun üçte birinden fazlasına karşılık gelen 460 milyon kişinin aşırı yoksulluk sınırı altında yaşadığına işaret edilirken, aşırı yoksulluğun giderek arttığına vurgu yapıldı.

Afrika'nın dünya genelinde zenginlerin servetlerinin en hızlı arttığı ve yoksullukla mücadelenin en yavaş ilerlediği bölgelerden biri olduğu kaydedilen raporda, kıtanın en zengin dört ismi, Nijeryalı iş insanı Aliko Dangote, Güney Afrikalı Johann Rupert ve Nicky Oppenheimer ile Mısırlı Nassef Sawiris olarak sıralandı.

Raporda, bu dört ismin 57,4 milyar dolar servete sahip olduğu, bu rakamın, kıta nüfusunun yarısına tekabül eden 750 milyon kişinin toplam servetinden daha fazla olduğu aktarıldı.

Bu gelir adaletsizliğinin, siyasi irade eksikliğinden kaynaklandığına dikkatin çekildiği raporda, Afrika'daki hükümetlerin zenginlere karşı özel bir vergilendirme politikası uygulamadığının altı çizildi.

Raporda, zenginlerin servetlerini genellikle yurt dışına aktardığı, böylece vergi sisteminin dışında kalabilmeyi başardıkları bilgisine de yer verildi.

"Çözüm çok basit; zenginleri vergilendirmek"

En zengin Afrikalılardan alınacak yüzde 1'lik ek servet ve yüzde 10'luk ek gelir vergisinin, kıtada eğitim ve elektriğe ulaşım konusundaki sorunları çözmeye yeteceği kaydedildi.

Kıtada 2000 yılında hiç dolar milyarderi olmadığına, bugün ise kıta genelinde 23 milyarder bulunduğuna vurgu yapılan raporda, bu kişilerin toplam servetinin son 5 yılda yüzde 56 arttığı ortaya kondu.

Raporda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğin kişisel servete yansımalarına da işaret edilerek, erkeklerin sahip olduğu servetin kadınlarındakinden 3 kat daha fazla olduğu belirtildi.

Bu yönüyle Afrika, cinsiyete dayalı en yüksel servet uçurumuna sahip kıta olarak da kayda geçti.

Raporda, aşırı gelir adaletsizliğinin, yoksulluğu azaltmayı ve ekonomik büyümeyi engellemekle kalmayıp aynı zamanda demokrasiyi zayıflattığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirdiği belirtildi.

Raporda görüşlerine yer verilen Oxfam Afrika Direktörü Fati N'zi-Hassane, bu adaletsizliğin temelinde yanlış politikalar yattığını ifade ederek, "Afrika çok zengin ancak bu zenginlik, yüz milyonlarca insanı en temel hizmetlerden mahrum bırakan, küçük bir seçkin grubun devasa servetler biriktirmesine olanak tanıyan çarpık bir sistem tarafından heba ediliyor. Bu bir talihsizlikten öte siyasi bir başarısızlıktır ve değişmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.

Çözümün adil vergilendirmeden geçtiğinin altını çizen N'zi-Hassane, "Çözüm çok basit; zenginleri vergilendirmek ve geri kalan nüfus için yatırım yapmak. Eğer Afrika devletleri reform ve adalet konusunda samimiyse bu seçkin azınlığı ödüllendirmeyi bırakarak, toplumun geri kalanına hizmet eden ekonomiler inşa etmeli." değerlendirmesinde bulundu.

ABD Savunma yetkilileri: İran'a saldırıların sonucu "tam hasar raporu"nda belli olacak

Pentagon'a bağlı Savunma Tehdit Azaltma Ajansından (DTRA) üst düzey iki yetkili, ABD’nin İran’a saldırıları hakkında telekonferans yoluyla basına bilgi verdi.

DTRA’nın çalışmaları hakkında bilgi veren ve isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililer, kurumun 1998’den bu yana kitle imha silahları konusunda Pentagon'a "bilim ve teknoloji sağladığını" belirtti ve DTRA çalışanlarını, James Bond filmlerindeki karakterlere benzetti.

İki yetkili, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırı planları kapsamında “bazı araç ve kabiliyetleri kullanma” konusunda göreve çağrıldıklarını ve saldırılarda seçilen “GBU 57” denilen sığınak delici bombaların kullanımını başarıyla tamamladıklarını anlattı.

Brifingin soru cevap kısmında yetkililerin, gazetecilerin İran’ın tesislerine yönelik saldırıların başarılı olup olmadığı konusundaki sorularına net bir cevap vermemesi dikkati çekti.

Saldırıların tam sonuçlarına ilişkin değerlendirmeleri istihbarat birimlerinden beklediklerini söyleyen yetkililer, kendilerine gelen ilk değerlendirmelere göre “hedeflenen amaçlara” ulaşıldığını ancak bu konuda “Savaş Hasar Değerlendirmesi” tam raporunun hazırlandığını kaydetti.

"Hedeflenen sonuçlara ulaşıldığı söylemi, tesislerin yok edildiği anlamına mı geliyor?" sorusu üzerine yetkililer, "Savaş Hasar Değerlendirmesi" tam raporunu beklediklerini bildirdi. Yetkililer, "Tesisleri planlandığı gibi ve gerçekten hedeflenen şekilde vurabildik. Bunun ötesine geçme gibi bir hedefimiz yok." ifadelerini kullandı.

Sığınak delici bombaların tasarlandığı derinliğe kadar nüfuz edip etmediği yönündeki sorulara yetkililer, "Kesin derinlik bilgisi konusunda, ‘Savaş Hasar Değerlendirmesi’ tam raporunda daha fazla ayrıntı bekliyoruz.” yanıtını verdi.

Yetkililer, toplantıda, DTRA’nın, istihbarat birimlerinden gelen bilgiler ışığında karar vericilere saldırı seçeneklerini analiz etmelerine yardımcı olan hedefleme ve silahlandırma analizleri sağladıklarını belirterek, kullanılan silahların ve saldırıların detayları konusunda “operasyonel güvenlik endişeleri” nedeniyle konuşmak istemediklerini belirtti.

İsrail'in İran'a şiddetli saldırılarıyla başlayan çatışma süreci

İsrail, İran ile ABD arasında nükleer müzakere süreci devam ederken 13 Haziran'da İran'ın çeşitli kentlerinde nükleer ve askeri tesisler ile sivil yerleşim yerlerini hedef alan saldırılar başlatmıştı.

İsrail'e açıktan destek veren ABD, 22 Haziran günü olan İran'ın Natanz, Fordo ve İsfahan'daki 3 nükleer tesisine, sadece ABD’nin elinde bulunan ve “sığınak delici” denilen bombalarla "Gece Yarısı Çekici" adını verdiği operasyonla saldırılar düzenlemişti.

ABD Başkanı Donald Trump, saldırıları "büyük başarı" şeklinde nitelerken, medyaya sızan ilk hasar değerlendirme raporunda, saldırıların İran’ın nükleer programını “yok etmediği” sadece “birkaç ay gerilettiği” öne sürülmüştü.

Trump yönetimi ABD basınında çıkan haberlere sert tepki verirken, FBI ve Pentagon sızma hakkında soruşturma başlattığını duyurmuştu.

İranlı spiker: İsrail saldırısında bir daha çocuklarımı göremeyeceğimi düşündüm

İsrail’in Tahran’a düzenlediği hava saldırılarında hedef alınan noktalardan biri de İran Radyo ve Televizyon Kurumunun (IRIB) yerleşkesinde bulunan ve kamuoyunda “Cam Bina” olarak bilinen yapı oldu.

İsrail, 16 Haziran’da İran’da sivil yerleşim yerlerine saldırılar düzenleyeceğini bildirmesinin ve Tahran’daki 3. Bölge’ye tahliye duyurusu yayımlamasının ardından IRIB binasını vurdu.

IRIB yerleşkesindeki "Cam Bina" adıyla anılan meşhur yapı, savaş uçaklarından atılan 4 füzeyle vuruldu. Saldırıda 3 gazeteci yaşamını yitirdi, bazı gazeteciler de yaralandı.

Saldırı sırasında yayın binasında görevde olan devlet televizyonu spikeri İmami, korku dolu anlara rağmen canlı yayını terk etmemesiyle ülke genelinde takdir topladı.

Patlamalar ve sarsıntılar devam ederken soğukkanlılığını koruyan İmami, yayında kalmaya devam etti.

İran kamuoyunda kısa sürede “cesaretin sembolü” haline gelen spiker, sosyal medyada ve haber bültenlerinde “kahraman spiker” olarak anılmaya başlandı.

İranlı yetkililer, İmami’nin gösterdiği cesareti “İran halkının metanetinin ve iradesinin yansıması” olarak değerlendirirken, devlet televizyonu da çalışanlarının sergilediği soğukkanlı duruşun gurur verici olduğunu açıkladı.

İmami’nin dev posteri de Tahran’ın Veli Asr Meydanı’na asıldı.

Hekimlerin ettiği yemin gibi medya çalışanları da yürekten bir yemin taşıyor

Spiker Seher İmami, saldırı anında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

İsrail'in binaya saldırı tehditlerinin ve ilk bombanın atılmasının ardından kendisine yayını terk edebileceğinin söylendiğini aktaran İmami, “Arkadaşlar bana orada kalıp kalmayacağımı kendim belirleyebileceğimi söylediler. Yayını banttan sürdürebileceğimizi de ifade ettiler. Ancak ben kalmaya karar verdim.” dedi.

O sırada yanında bulunan bir milletvekiliyle birlikte yayına devam ettiklerini dile getiren İmami, "Ben kalıyorum deyince, o da ‘Siz burada kalıyorsanız ben milletin temsilcisi olarak gitmem’ dedi. Yayına birlikte başladık." ifadelerini kullandı.

Saldırı anında kontrolün tamamen kaybolduğunu söyleyen spiker, yaşananlara dair duygularını,
“O anda ilahi bir güç ve Allah’ın lütfuyla meseleye bakış hepimizi sardı. Bu sayede o anı güçlü bir şekilde birlikte yaşadık.” ifadeleriyle anlattı.

İmami, saldırıların başladığı ilk günlerde devlet televizyonuna yönelik tehditlerin arttığını ve ailesiyle adeta vedalaştığını olduğunu söyleyerek “Çocuklarımı öpüyordum. Belki bir daha göremem diye düşünüyordum. Hayatımı, işlerimi, çocuklarımı ve eşimi her şeyi Allah’ın takdirine bırakmıştım.” diye konuştu.

Mesleğine olan bağlılığını vurgulayan İmami, tıpkı hekimlerin ettiği yemin gibi medya çalışanlarının da yürekten bir yemin taşıdığını sözlerine ekledi. 

Starmer: Orta Doğu'da kalıcı barış için iki devletli çözüm şart

Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'la Londra'da yaptıkları görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

İngiltere'nin ve Fransa'nın zor zamanlarda liderlik etme görevi bulunan iki devlet olduğunu kaydeden Starmer, iki ülke halklarının talepleri doğrultusunda işbirliğini artırdıklarını ifade etti.

Starmer, düzensiz göçün iki ülke için bir kriz olduğunu vurgulayarak, "Bu bir hukuk, güvenlik, insanlık ve eşitlik krizidir. Çeteler tarafından yönetilen multimilyar sterlinlik bir girişimle karşı karşıyayız. Binlerce insanı Manş Denizi'nde ölüme sürüklüyorlar. Bu ticareti birlikte bitirmeye kararlıyız." diye konuştu.

Bu kapsamda yeni bir uygulamayı devreye sokacaklarını açıklayan Starmer, "İlk kez (İngiltere'ye ayak basan) düzensiz göçmenler Fransa'ya iade edilecek. Bunların her birine karşılık başka bir şahıs, kontrol edilerek, yasal ve güvenli bir yoldan İngiltere'ye gönderilecek. Sadece güvenlik kontrolünden geçirilenlere ve İngiltere'ye illegal şekilde girmeye çalışmayanlara bu hak tanınacak." dedi.

Starmer, başka düzensiz göçmenlerin bu şekilde tehlikeli Manş Denizi yolculuğuna çıkmasının önleneceğini söyledi.

Gelecek haftalarda bu uygulamanın yürürlüğe gireceğini ifade eden Starmer, "Bazı insanlar bizim neden hala göçmen almaya devam ettiğimizi soracaktır. Biz sığınma talebi olanları alacağız. Çünkü bu bizim gerçekten ihtiyacı olanlara sunduğumuz bir haktır. Tek başımıza hareket ederek ve müttefiklerimize 'biz oynamıyoruz' diyerek denizi geçen botları durduramayız." ifadelerini kullandı.

"Hasımlarımız bu iki milletten güçlü bir karşılık alacağını bilecek"

Starmer, uydu bağlantıları alanında da işbirliği yaptıklarını, yapay zeka alanında ise fırsatları birlikte değerlendirme konusunda adımlar atacaklarını anlattı.

Enerji güvenliği konusunu da ele aldıklarını söyleyen Starmer, Ukrayna konusunda ise, "İngiliz halkının güvenliği Ukrayna'dan başlar. Gönüllüler Koalisyonu toplantısına, ABD'den temsilcilerin de katılımıyla başkanlık ettik. Merkezi Paris'te olacak Çok Uluslu Ukrayna Gücü'nün planlarını duyuruyoruz." dedi.

Starmer, barış görüşmesi zamanı geldiğinde barışı destekleyeceklerini belirtirken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in barışa yanaşmadığını, bu nedenle Ukrayna'ya daha fazla destek vereceklerini vurguladı.

İngiltere ve Fransa'nın Avrupa'daki iki nükleer güç olarak kıtanın güvenliği ve barışını sağlamada önemli bir rol üstlendiğini kaydeden Starmer, gerektiğinde Avrupa'nın savunulması için hazır bulunacak güçlerin toplam sayısının 50 bin olduğunu ifade etti.

Starmer, Savunma Bakanı John Healey'in de açıkladığı nükleer güç konusunda ortak çalışmalara değinerek, "Bugünden itibaren hasımlarımız Avrupa'yı tehdit ettiklerinde bu iki milletten güçlü bir karşılık alacaklarını bilecekler." dedi.

"İki devletli çözüm olmadan Orta Doğu'da kalıcı barış ihtimali yok"

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Starmer, Gazze'de yaşananlara ilişkin, "Gazze'deki durum tamamen kabul edilemez. Ateşkese, şu an yapılmayan bir şey olan yardımların hızla girişine ve esirlerin salıverilmesine ihtiyacımız var. Bunu sağlamalıyız." diye konuştu.

İşçi Partisi ve hükümetinin uzun zamandır barışa katkı sağlayacak bir sürecin parçası olarak Filistin devletini tanımayı savunduğunun altını çizen Starmer, "Bizim pozisyonumuz hala aynı. İki devletli çözüm olmadan Orta Doğu'da kalıcı bir barış ihtimalinin olduğunu düşünmüyorum." ifadelerini kullandı.

Starmer, şu noktada odaklarının diplomasi ve yardımların girişine imkan sağlayacak ateşkesin sağlanması olduğunu aktardı.

Katil İsrail ordusu Gazze'de bir gazeteciyi daha öldürdü

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Nusayrat Mülteci Kampı'nın batısında düzenlediği saldırıda gazeteci Ahmed Selame Ebu Ayşe'nin yaşamını yitirdiği belirtildi.

Ebu Ayşe'nin Filistin basın kuruluşlarından "Filistin Today Ajansı"nda muhabir ve kameraman olarak görev yaptığı aktarılan açıklamada, "Ebu Ayşe, işgalci İsrail'e ait insansız hava araçlarının Sevarihe bölgesindeki evinin önünde kendisini doğrudan hedef aldığı saldırıyla şehit düştü." ifadeleri kullanıldı.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarına başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana hayatını kaybeden gazeteci sayısının 229'a ulaştığı belirtilen açıklamada, İsrail'in Filistinli gazetecilere yönelik sistematik suikastları kınandı.

Açıklamada ayrıca, Gazze Şeridi'nde gazetecilerin öldürülmesinden İsrail'in yanı sıra ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa da sorumlu tutuldu. 

Zelenski: Patriot sistemleri konusunda Başkan Trump ile olumlu bir diyaloğumuz var

İtalya'nın ev sahipliğinde devam eden Ukrayna'nın Yeniden İnşası Konferansı kapsamında Roma'da bulunan Zelenski düzenlediği basın toplantısında, "Gönüllüler Koalisyonu" toplantısına birçok ülke lideri ve üst düzey yetkilinin katıldığını söyledi.

Zelenski, ülkesine yönelik devam eden Rus saldırıların önlenmesi gibi konuları ele aldıklarını aktardı.

Ukrayna'nın hava savunma imkanlarını güçlendirmek konusunu da masaya yatırdıklarını kaydeden Zelenski, Almanya ile Norveç'in ABD'den ülkesi için toplam 3 adet Patriot hava savunma sistemi satın almaya hazır olduğunu belirtti.

Zelenski, ABD Başkanı Donald Trump ile en son olumlu ve verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini ifade etti.

"Patriot sistemleri konusunda Başkan Trump ile olumlu bir diyaloğumuz var." diyen Zelenski, Trump ile çok yapıcı ve çok olumlu bir sohbetin ardından, yardımların yeniden başlaması için gerekli tüm siyasi sinyalleri almalarının önemli olduğunu, her şeyin Ukrayna'ya zamanında ulaşmasını sağlamak için ekip düzeyinde çalıştıklarını ifade etti.

Zelenski, "Bizim ve müttefiklerimizin istihbaratı, Rusya'nın bu savaşı uzatmaya devam edeceğine dair tüm bilgilere sahip. (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin gerçek bir ateşkes sağlamak için tüm fırsatları reddediyor. Gerçek bir barış istemiyor." ifadelerini kullandı.

Rusya'ya yönelik yaptırımlarla baskının artırılması çağrısını yineleyen Zelenski, "Ukrayna'nın savunması yeterince güçlü olmalı. Rusya'ya yönelik yaptırımlar da gerçekten güçlü olmalı." diye konuştu.

Zelenski konuşmasında, Rusya'nın gelecek yıl savaş için 300 milyar dolar harcayabileceğini öne sürdü.

Savaşın sona erdirilmesi için ABD ile Ukrayna ve Rusya arasında liderler düzeyinde bir görüşmenin yapılması gerektiğini belirten Zelenski, bu tür bir toplantıya ev sahipliği yapmak için Türkiye, Avusturya, İsviçre ve Vatikan'dan teklifler aldıklarını dile getirdi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Rusya ile liderler düzeyinde müzakerelerin yapılması için önce İstanbul'da 2 Haziran'da yapılan görüşmelerde varılan anlaşmalar kapsamındaki tüm esir takası ve değişimlerin tamamlanması gerektiğini belirterek, "İstanbul'da yapılan ikinci toplantıda üzerinde anlaşmaya varılan takasları tamamlamalıyız. Yakın gelecekte ilgili adımların hayata geçirileceğini düşünüyorum. Ekipler, ancak bundan sonra liderler düzeyindeki toplantının hazırlıklarını görüşebilir." dedi.

Zelenski, Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov'un ABD'ye büyükelçi olarak atanması ihtimaline ilişkin ortaya çıkan iddialar hakkında kendisine sorulan bir soruya yanıt olarak şunları kaydetti:

"Ukrayna'nın Amerika Birleşik Devletleri'nde temsil edilmesine, yani kilit büyükelçimizin Savunma Bakanı Rüstem Ümerov'un olmasına ilişkin karar verirsem, bu kesinlikle Ukrayna hükümetinde ciddi değişikliklere yol açacaktır ve bu anlaşılabilir bir durumdur."

Zelenski, Ukrayna'nın ABD'de Büyükelçisi Oksana Markarova'nın kesinlikle değiştirilmesi yönünde karar verildiğini aktardı.

Macron: Filistin devletini tanımak için seslerimiz birleşmeli

Resmi ziyaret için gittiği İngiltere'de Macron, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuştu.

Macron, Starmer'le Ukrayna konusunun yanı sıra Orta Doğu hakkındaki yaklaşımlarının da benzer olduğunu dile getirdi.

Bölgede ateşkesin sağlanması, barış yolunun bulunması ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının son bulması çağrısında bulunduklarını ifade eden Macron, şöyle devam etti:

"Birlikte Gazze'de ateşkesin sağlanması ve tüm esirlerin serbest bırakılması çağrısında bulunduk. Bu esirlerin ve Gazzelilerin ızdırabının sona ermesi için acilen bu gerekiyor. Sonu ve stratejisi olmayan bir savaşın devam etmesi, bölge ve ortak güvenliğimiz için ciddi bir risk teşkil ediyor."

Macron, "Filistin devletini tanımak ve barış perspektifiyle uyumlu tek yol olan bu siyasi dinamiği başlatmak için Paris'te, Londra'da ve diğer her yerde seslerimizi birleştirmemiz gerektiğine inanıyorum." diyerek, iki devletli siyasi çözüme inandığını vurguladı.

Bu çözümün bölgedeki güvenliğin temelini oluşturacağını savunan Macron, iki devletli çözümün ayrıca İsrail'in komşularıyla barış içinde yaşamasını sağlayacağı değerlendirmesinde bulundu.

Fransa ve İngiltere nükleer caydırıcılık konusunda işbirliğini artıracak

Macron, bu resmi ziyaretin, iki ülke arasındaki ittifakın gücünü hatırlattığını dile getirerek, 17 yıl sonra bir Fransız Cumhurbaşkanın İngiltere'de resmi ziyaret gerçekleştirdiğini söyledi.

Savunma alanında iki ülkenin halihazırda derin bir işbirliği içinde olduğunu kaydeden Macron, Fransa ve İngiltere'nin Avrupa'da nükleer silaha sahip 2 ülke olduğunu belirtti.

Macron, zamanın değiştiğini ve bu nedenle iki ülkenin ortaklığının da değişmesi gerektiğini vurgulayarak, "Bugün yalnızca iflas eden devletlerdeki teröristlere karşı seferler yapmak gerekmiyor, artık gelecek yıllarda ayrıca sofistike devletlerin de dahil olduğu Avrupa'daki ciddi çatışmaya karşı çıkmak gerekecek." ifadelerini kullandı.

Bu konuda Avrupa'nın iki ülkenin stratejik rolüne güvenebileceğini kaydeden Macron, nükleer konusunda 3 önemli karar aldıklarını kaydetti.

Macron, bu kapsamda, iki ülkenin nükleer caydırıcılık konusunda işbirliklerini derinleştireceğini, bu doğrultuda nükleer gözetim grubu kuracaklarını duyurdu.

2010'da kurulan Fransa ve İngiltere'nin ortak askeri gücündeki asker sayısını 50 bine kadar çıkaracaklarını dile getiren Macron, "Geleceğin seyir füzeleri ve gemisavar füzeleri konusundaki mevcut işbirliklerini hızlandırma kararı aldık." dedi.

Macron, karadan havaya savunma füzeleri gibi farklı füzeleri geliştirmek için çalışmalar başlatmaya karar verdiklerini duyurarak, İngiltere ve Fransa'nın yapay zeka, siber, uzay ve dezenformasyonla ilgili alanlarda işbirliğini güçlendireceğini kaydetti.

"Ukrayna'yı destekleme konusundaki kararlığımız bizi birleştiriyor." diyen Macron, Starmer ile Gönüllüler Koalisyonuyla bir araya geldiklerini ifade etti.

Macron, bu koalisyonla ilgili birkaç hafta önce kararını aldıkları askeri planlamayı tamamladıklarını ve Fransa-İngiltere eş liderliğinde 30 ülkenin de bu konuda seferber olduğunu vurguladı.

Bu yönde Paris'te bir harekat karargahı kurulmasının öngörüldüğünü söyleyen Macron, burada 200 kişinin görev alacağını belirtti.

Macron, bu yapının Rusya-Ukrayna Savaşı kapsamında ateşkesin imzalanacağı gün, istikrarı sağlamak amacıyla kurulduğunu kaydederek, Rusya'ya yönelik yaptırımların aşılmasına karşı mücadelelerini sürdüreceklerinin altını çizdi.

Manş Denizi'nde insan kaçakçıları ve düzensiz göçle mücadele kapsamında iki ülkenin işbirliğini artıracağını belirten Macron, İngiltere ile Fransa arasında göçle ilgili pilot bir projenin hayata geçirileceğini söyledi. Macron, bu kapsamda, Fransa'nın İngiltere'ye gemiyle geçen bir düzensiz göçmeni geri alması karşılığında, Londra hükümetinin de resmi yollara başvuran bir göçmeni kabul edeceğini ifade etti.

Macron, düzensiz göçle ilgili sorunun "Avrupa'dan kaynaklığı" olduğu şeklinde İngilizlere yalan söylendiğini savunarak, bu konuda hukuki boşluk bırakarak aslında Brexit'in bir sorun haline geldiğini kaydetti.

İspanya'dan AB'ye İsrail ile Ortaklık Anlaşması'nın derhal askıya alınması çağrısı

İspanya Meclisinde açıklamalar yapan Sanchez, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun hükümetini eleştirerek, İsrail’in eylemlerinin "21. yüzyılın en karanlık bölümlerinden biri olarak hatırlanacağını" belirtti.

Sanchez, İspanya ve İrlanda’nın 2024’ün şubat ayında AB’den, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın uyumunun değerlendirilmesini talep ettiğini söyledi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın 23 Haziran’da söz konusu anlaşmayla ilgili sunduğu rapora değinen Sanchez, İsrail’in insan haklarına saygıyı esas alan anlaşmanın 2. maddesini ihlal ettiğine dair “yeterli kanıtların fazlasıyla bulunduğu” sonucuna varıldığını dile getirdi.

“Yüzyılın tanık olduğu en büyük soykırım”

AB’nin henüz İsrail’e karşı herhangi bir adım atmadığını vurgulayan Sanchez, “AB’nin kurucu ilkelerini ayaklar altına alan ve açlıkla savaşı meşru bir devleti yok etmek için kullanan hiç kimse AB’nin ortağı olamaz.” dedi.

Sanchez, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın derhal askıya alınması çağrısında bulundu.

Avrupa’nın soykırımı durdurmak için yeterince çaba göstermediğini belirten Sanchez, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in Ukrayna’da yapmakla suçlandığı şeyi, Netanyahu’nun Filistin’de yapmasına izin verilmemelidir. Bazıların kayıtsızlığına, kararsızlığına ya da yalnızca siyasi hesaplarına boyun eğerek bu yüzyılın tanık olduğu en büyük soykırıma ortak olamayız.” diye konuştu.

BM: 130 günün ardından ilk kez dün Gazze'ye giren yakıt miktarı yetersiz

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Dün BM ekibinin İsrail'den Gazze'ye 75 bin litre yakıt girişi yapabildiğini aktaran Dujarric, "Böylelikle 130 günün ardından Gazze Şeridi'ne ilk kez yakıt ikmali yapılmış oldu." bilgisini verdi.

Dujarric, BM'nin her gün binlerce litre yakıta ihtiyaç duyduğunu, bu nedenle dün giren yakıt miktarının sadece bir günlük ihtiyacı bile karşılamadığını kaydetti.

Gazze'de yakıtın tükenmekte olduğunu anımsatan Dujarric, bunun sonucunda tüm hizmetlerin sona erebileceği uyarısında bulundu.

Yiyeceğe ulaşmaya çalışan çocuk ve kadınlar vuruluyor

Gazze'de sivillere yönelik saldırıların da sürdüğünü dile getiren Dujarric, bu sabah yine yiyeceğe ulaşmaya çalışırken insanların hedef alındığını aktardı.

Dujarric, saldırının ardından hastaneye sevk edilen yaralıların çoğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu ifade etti.

Sivillere yönelik ayrım gözetmeksizin saldırıların yasak olduğunun altını çizen Dujarric, aynı zamanda bugün Gazze'de 3 insani yardım çalışanının da öldürüldüğünü duyurdu.

Batı Şeria'da çok büyük yıkım gerçekleşiyor

Dujarric, işgal altındaki Batı Şeria'yla ilgili de bilgi vererek, burada İsrail güçlerinin "operasyonlarının" yoğunlaştığına dikkati çekti.

İsrail saldırılarının çok büyük yıkıma yol açtığını bildiren Dujarric, binlerce ailenin de yerinden edildiğini ifade etti.

Dujarric, Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin Filistinlilere yönelik saldırı, taciz ve sindirme girişimlerinin "günlük bir gerçeklik" haline geldiğini kaydetti.